BURDUR KÜLTÜR TARİHİNDEN 2

BURDUR ULEMALARI (1)

Hayati KUZUCU
(Yazarından izin alınmadan tamamen veya ksmen yayınlanamaz Ancak  kaynak olarak kullanılabilir.)

ŞEYZADELER

Aslen Trabzon çevresinden  gelerek Burdur’a, 1650 yıllarına doğru yerleşmiş olan bir ailedir.Bu aileyetiştirdiği değerli ilim adamları ile  1875  yılına kadar memleketin ilim ve irfanına büyük katkıları olmuştur.
Aileden Burdur’a ilk yerleşen kişi Dedeoğlu Mustafa’dır . Daha sonra kardeşlerini de  Burdur'a getirerek yerleştirmiştir.                                                                                                     

 BÜYÜK ŞEYH İBRAHİM BURDURİ :Dedeoğlu Mustafa'nın büyük oğlu İbrahim ,ailenin ilk tanınmış simasıdır.Burdur'da doğmuş, çeşitli yerlerde eğitim gördükten sonra müderris olmuş ve  Burdur'a geri dönerek,Şeyh Sinan camii avlusunda yaptırdığı 11 hücreli medresesinde   ders vermeye başlamıştır.Aynı medrese de Karakoyunlu Yörük'lerindan Mehmet   Efendi de   öğrenci yetiştiriyordu İbrahim , o devir de Burdur’da bulunan ve özellikle Yenice Mahallesi Timurtaş Camisi çevresinde yaşayan adeta bir sapkınlar ordusu haline gelmiş  Derviş Zümresi ile şiddetli bir mücadeleye girmiştir.Dervişlere bazı Cami İmamları ve müderrislerinde arka çıkması ,şehirde büyük bir  kaosa yol açmış ;zaman zaman Şeyh İbrahimi  canın dan bezdirerek Burdur’u tek ettirecek hallere getirmişlerdir.Ancak  mücadeleden yılmayan Şeyh bu taifeyi etkisiz hale getirerek Burdur’da yeni bir anlayışın oturmasında mühim bir hizmet görmüştür(1).Kısa zaman da çevresine kendini  kabul ettiren İbrahim Efendi,sahip olduğu ilim ve vekarına binaen ,halk ona Büyük Şeyh lakabını takmıştır.İbrahim Burduri ismiyle de anılan Büyük Şeyh,  bir görevle devletçe Arnavutluğa gönderilmiş bir müddet sonra da 1704 senesin de Hacca gitmiştir.İki yıl kadar Mekke ulemasından  hadis  okuduktan sonra, Burdur'a dönmüştür.1709  yılın da tekrar Hacca gidip gelmiştir.1716 yılında Şehit Ali Paşa ile seferi hümayuna  katıldı.1723 yılında yeniden  hacca gitmiş, dönüşten iki yıl sonra yine Hac yolculuğuna çıkmış yolda Bucak Köyü(Bucak İlçesi)  yakınlarında da  vefat  etmiştir.Oldukça hareketli bir hayat süren Büyük Şeyh İbrahim Efendi ile Burdur'da ilim hayatı canlanmış ve ondan sonra  Burdur  medreseleri  çevrede  büyük  ün kazanmıştır.

Öyle ki : Rivayetlere göre  Burdur Kasabasında -o zamanki tabirle- 30 kadar   medrese  öğrenci yetiştiriyordu.Burdur medreselerin den yetişen çok sayıda müderris de gittikleri yerlerde  yeni medreseler açarak zamanın ilim ve kültür hayatına  katkılarda bulunmuşlardır(2)

ŞEYHZADE Ali EFENDİ:Şeyh İbrahim Efendinin oğludur.Burdur'da doğmuştur.Burdur  ve Isparta  ‘da bir müddet okuduktan sonra Konya'ya gitmiştir. Konya'da Sofu Mehmet Efendi medresesinde eğitimini sürdürmüş oradan da Kilis'e geçerek  Çekmeceli Mehmet Efendi'de okumuş ve hacca giderek  hac farizasını yerine getirmiştir.Tekrar Burdur'a dönmüş  ve Çelik Mehmet Paşa'nın Şeyh Sinan Mahallesinde yaptırdığı caminin avlusundaki Çelik Paşa medresesine müderris olmuştur.1763 senesinde Seferi Humayuna katılmış ,1764'de Rumeli'nde Babadağ'ında seferde iken  vefat etmiştir.Ali Efendi ,Çelik Mehmet Paşa’nın çok sevdiği bir kişiydi.Mehmet Paşa ona ,Burdur’daki  vakıflarının  idaresini bırakmış olduğu günümüze intikal etmi bazı beratlardan  anlaşılyor.

ŞEYHZADE ÖMER EFENDİ(BURDURİ):Ali  Efendinin oğludur.Bu  ailenin yetiştirdiği ve  ilim bakımında üst seviyeye  ulaşmış  ferdi Ömer Efendidir.Çelik Mehmet Paşa Medresesin  de uzun yıllar müderrislik yaptı.Bir çok vakfın yöneticisiydi .Özel arşivimizde  Ömer Efendi'ye ,Sultan  İkinci Mustafa'dan itibaren  başa geçen padişahlarca  verilen beratlar  mevcuttur.Ispartal'ı olup aslen Büyük Alim Seyyid Şerif Cürcani Evladından gelen  bir ailenin kızı olan Emine Hanımla  evlenmiş ve bu evlilikten kendisi gibi birer ilim adamı olan Hüseyin Esad,Ali Emin ile Süleyman  Raşit  adlı  üç erkek evlat  sahibi olmuştu.Bunlardan Ali Emin Efendi daha sonra Isparta'ya göç etmiştir .Hicri 1271(1854) tarihinde ,Burdur Askerlik dairesinde  ortaya çıktığı söylenen bir yolsuzluk nedeniyle ,Ali Efendi ile bazı şahıslar yargılanmışlardır.Ali Efendi dahil   bu  kişiler sürgüne gönderildiler. Ali Efendi’ye  aile çiftliği olan ve bu gün terk edilmiş  durumdaki    Lengüme  Köyü ile Sala Köyleri sınırları içinde kalan Sorkun Köyünde oturma cezası verildi(4)  .Ne var ki Ali Emin Efendiyle  diğer şahısların suçsuz olduklar sonradan anlaşılmıştır.                                                                                                                                    

Hicri1 1275(1858) de  Isparta  Kaymakamı aslen Burdur'lu bir aileden gelen Ahmet Nazif Efendi idi.Ahmet Nazif Efendi, aynı  yıl  Isparta'nın havasının  sıhhatine yaramadığını beyanla Sancak   merkezinin  Burdur'a   kaydırılarak  kendisinin oraya gönderilmesi için Babı Aliye  arzuhalde bulundu. Bu hareket Isparta ahalisinde  memnuniyetsizlik yarattı,Kaymakamla şehrin ileri gelenlerinin arası açıldı. A.Nazif Efendi,Hükümet konağını terk ederek  hemşehrisi Ali Emin Efendi’nin evine geçti(5)Bu iddia Isparta tarihi yazarı Böcüzade'ye aittir .Ancak olayı Böcüzade’nin biraz saptırdığı anlaşılıyor.O tarihte  zaten Burdur’un  sancak olduğu  biliniyor(5).Ve  Kaymakamı da İsmail Sabri Bey’di ve Isparta gibi kaymakamlarca idare ediliyordu. Dolayısyla bu iddia biraz hava da kalmaktadır. Ahmet Nazif Bey ,gerçekten de  hasta idi. Alaiye'nin onun sıhhati için faydalı olacağı   göz önüne alınarak  1859   yılında  bu sancağın kaymakamlığına getirildi.    Ahmet Nazif Bey ile Isparta  ileri gelenleri  arasın da bir anlaşmazlığın olduğu bellidir.Aslın da olayın altında yatan o yıllar da da mevcut olduğu anlaşılan  Burdur-  Isparta   kavgasının tezahüründen   başka bir şey değildir .Oldukça münevver bir kişi  olan  Ahmet Nazif Bey,Burdur ulemasından Osman Efendi adında bir kişinin  oğludur.Arapça'dan Türkçe'ye  çeviriler yapmış değerli  bir insandı. Alaiye Sancağı kaymakamlığı yaparken  bir yıl sonra hastalığı ağırlaştı ve   orada öldü(6).                                                                                                                                 

 Ömer Efendi'nin vefat  tarihinde bir karışıklık vardır.1839 yıllarına doğru olması kuvvetle muhtemeldir.Mezarı Şeyh Sinan Camisi haziresin dedir.
Günümüze intikal eden eserleri  devlet tarafından Burdur'dan alınarak çeşitli kütüphanelere(Süleymaniye ,Konya'ya)   nakl edilmiştir.

Ayrıca annesi Emine Hanım, ailesinden intikal eden ve Amcası Hüseyin Ispartavi'nin   müntensihi (Kopya ettiği) olduğu bazı eserleri   Burdur'un en büyük kütüphanesi olan  Derviş Paşa Kütüphanesine vakfetmiştir.

Ömer Efendi'nin bazı eserleri:Envarül Meksune ala Dureri Mehmune  Arapça

Kasidei Mimiye  Arapça

Şerhul Emsiletüll Muhtelifiye

Evaazi ven nihaiye  Hem Türkçe hem Arapça

El mevizetul  Garip   Arapça

Şerhul Kasidetül  Yakutulabd  Arapça ve Türkçe ayrı ayrı

Bu esere Türkçe nazire: Nazire i Kasidei Yakutul Abd

Tefsiri  Siret ul Ala fi yevmil Fıtır.

HÜSEYİN ESAD EFENDİ :1840 Yılından itibaren Burdur'un önde gelen şahsiyetlerinden birisidir.Derviş Mehmet Paşa ,Kütüphanesinin Hafız-ı kütübü idi.Aynı zaman da Çelik Paşa’nın  Burdur da bulunana  vakıflarını   yönetiyordu.Şeyh Sinan Camisinde imamlık  vazifesini uzun yıllar sürdürmüş olduğu bazı sicil kayıtlarından anlaşılıyor .Kardeşleri  Ali Emin ve Süleyman Raşit ile birlikte çok sayıda kitabı Hafızı Kütüplüğünü yaptığı  Derviş Paşa kütüphanesi vakf etmiştir.Bu kütüphanenin gerçek adı unutulmuş uzun seneler Esad Efendi yönettiği  için  Esad Efendi Kütüphanesi adıyla anılır olmuştur. Esad Efendi 1873 yılın da öldü.Mezarı Şeyh Sinan Camii haziresindedir. Bazı eserleri zamanımıza intikal etmiştir. Bunlardan birisi de  Menakıbul Abdülkadir Geylanidir.
Oğulların dan Ömer Efendi  , Burdur  Evkaf Dairesinde memurluk yapmıştır.
 Hacı Mehmet Emin Efendi:Esad Efendinin yani Ömer’in oğludur.Hacı Emin Efendinin   Burdur’un son derece sevilen ve sayılan bir şahsiyeti  olduğu  tanıyanlarca  anlatılmaktadır. Hicri 1292(1875) yılında Burdur Şeyh Sinan (Sinan) Mahallesinde  doğmuş,Burdur’da başladığı eğitimini Konya’da tamamlamıştır. Konya ‘da  bir müddet ikamet ettikten sonra Burdur’a geri dönmüştür.Tariki Nakşibendiyenin  Burdur’da bulunan  ve  Sultan Hocası adıyla da bilinen büyük alim  Sinan-ı Hamidinin kurduğu  zaviyenin  son Şeyhidir(7). Bu tekke Sinan Camisinin  batısında duvar komşusu idi.Hacı Emin Efendi topal olduğundan  Topal Emin Efendi adıylada  anılır(8).Bir asıra yakın bir ömür sürmüştür. Koş  soyadını taşıyordu.
 Bu ailenin vakıf  giderlerini Sorkun Köyü çiftliği karşılıyordu .Aynı zamanda  çiftlik de ailenin bir kütüphanesi vardı. Sonraları hırsızlarca talan edilen bu kütüphanenin son derece kıymetli kitapları, çeşitli yollarla yurt dışına kaçırılmıştır. Burdur'da  bir evde ele geçen  bazı kitaplar ile ilgili dava  kamunun  ilgisizliği nedeniyle kaybedildi ve böylece iki asır boyu Burdur'a hizmet den bu ailenin  son mirası da  elden çıkmış oldu.Ailenin tamamına yakın bölümü , İstanbul  ve İzmir'e göç etmişlerdir.Bu gün adı geçen şehirlerde    yaşamaktadırlar.Burdur'da  bu aileden Burdur'da yaşayan pek kimse kalmamış gibidir .

KÜÇÜK ŞEYH MUSTAFA EFENDİ
Doğum tarihini  bilemiyoruz. Babasının adı Ali’dir.Burdur'un bir köyündendir.Kendisinden bahs eden bazı eserlerde   Osman adlı bir şahsın  oğlu olduğu belirtilmektedir .Halbuki Osman onun babasının değil oğlunun adıdır.Burdur'da uzun yıllar müderrislik yapmış ayrıca iki defa Burdur  müftülüğün de bulunmuştur.  İlk Müftülük görevine Hicri 1234 (1818) e getirilmişti(9). Bir ara görevden alınması onu son derece mütessir etmiştir.İstanbulda bulunan ve devrin tanınmış ulemasından Arvallılı Mustafa Efendi’in araya girmesi   sonucunda ,şeyülislamın    olumlu yaklaşması  görevine tekrar başlamasını sağlamıştır.Hoca   Arvallılı Mustafa Efendi’nin  yapmış olduğu kadirşinaslığına çok memnun kalmıştır(10).1827 veya 1828 yılında öldüğü sırada bu göreve devam ediyordu.Burdur halkı ona Büyük Şeyh İbrahim Burduri' den ayırt etmek için Küçük Şeyh unvanını vermiştir.Tahsilini  İstanbul'da tamamladığına dair      belirtiler  vardır. Eserlerindeki bazı kayıtlardan ,  zamanın son derece değerli alimler yetiştiren Hadimizade ailesi fertlerinden    ilim tahsil etmiş olduğu izlenimi doğmaktadır.Burdur’da babasının yaptırdığı  sonradan ders veren  müderrislerden dolayı Pir Kuluzade  medresesi ismini alan bu günkü  Arkeoloji müzesinin olduğu yerde bulunan  medrese de ders veriyordu. Müze bahçesinde bulunan ve önceleri kitap satış mağazası olarak ve halen sergi odası olarak kullanılan bina Küçük Şeyh'in yaptırdığı kütüphanedir.Oldukça güzel  bir yapıdır ve klasik Osmanlı  kütüphane  mimarisinin güzel bir örneğidir.Bu medreseden ayakta kalabilmiş olan   talebe hücreleri   ne yazık ki   müze yapılırken yıkılmış veya üzeri kaplanarak yok edilmiş ve böylece  tarihi bir miras daha  yok edilmiştir.Mustafa Efendinin zamanın   fetva verebilen   ve  ilmi seviyesi oldukça yüksek  bir alimi olduğu anlaşılıyor(11)
Küçük Şeyh ,daha ziyade İlm-i Tefsir ve fıkıh ilmiyle  ile uğraşmıştır.Nitekim eserlerinin bir çoğunun  kaybolmasına rağmen  günümüze intikal etmiş olanları  daha ziyade Kur’anın çeşitli  ayetlerinin tefsiri  üzerine kaleme aldığı  risalelerdir.Fıkıh  ilmin de sahip olduğu şöhret dolayısı ile 2 .Mahmut  onu bir meselenin halli için İstanbul’a  çağırır. En kıymetli talebelerin den Uluborlu’lu Ahmet Efendi’yi de yanına alan   Şeyh, Dersaadet’e yollanır.Bir Cuma günü Padişah onun cami’de  ders vermesini ister. Ancak Şeyh’i tanımamaktadır. Hoca kendisi kürsüye çıkmayarak  talebesini kürsüye çıkartıp  ders verdirir.Ahmet Efendi,  Hadid suresinin 16 ayetini tefsir eder. 2.Mahmut,dersi son derece beğenir.Muhasibine ,Hoca zannettiği   Ahmet Efendi hakkında sitayişkar sözler söyler.Muhasip onun asıl hoca olmadığını talebesinden biri olduğunu söyleyince Ahmet Efendiyi huzuruna çağırtır. Takdir eder .Hocayı da  yetiştirdiği talebeden dolayı gönüllendirir.Şeyh ,saraya ait bir evde kalır ve meseleyi hallederek Burdur’a döner(12). Küçük Şeyh, kütüphanesine 500 cilt  kitap vakfetmişti.Eşi Hatice Hanım da ilimle uğraşan  ve ilmi teşvik  eden bir hanımdı.Hatta Burdur El Yazmaları için de günümüze intikal eden bir eserin onun  tarafından yazıldığı yani müntensihinin Hatice Hanım olduğu görülmektedir.Hatice Hanım ayrıca eşinin Kütüphanesine  çok sayıda kitap vakfetmiştir. Yine Burdur'un tanınmış ailelerinden aynı zamanda  bir müderris olan  Gök Hüseyin Zade'lerden  Ahmet Nazif Efendi 100 tane kitap,Derviş Zade'lerden Abdurrahman Ağa 200,Kazancı Hafız Efendi 100 ve Mahmut Çavuş 100 kadar kitabı bu  kütüphaneye 1828 yılın da  vakfetmişlerdi Emirzade'lerden bir kişide kitap vakfedenler arasın da bulunuyordu(13).

Küçük Şeyh Mustafa Efendi'nin günümüze ulaşan eserleri:

Fetvalarını topladığı  Fetava  -Arapça

Risaletül Nakşibendiye

Hadisül  Ashabı Keyf

Risaletül El Fazıl  Mecaziye

Ehlil ma Kubur

Risaletül fi Tefsirül  Ayetül Kuran Enfal Suresi 23 Ayetin TefsiriArapça

Tefsirul Ayetül Kuran  Burc Suresinin 14 Ayetinin tefsiri   Arapça

Bir çok ayetin  tefsiri mahiyetin de  risaleler.

 

--------------------------------------------------------------------------KAYNAKÇA                                                                                                           

1-Şeyh ile ilgili oldukça güzel bilgiler veren manzum olarak kaleme alınmış (büyük bir ihtimalle torunlarından Hüseyin Esad Efendi tarafından yazılmış maalesef eksik ve çok yıpranmış bir esercik  arşivimde bulunmaktadır.

2-M.Zeki Oral. Mevcut vesikalara göre Burdur Kütüphaneleri ve Kitap vakfiye vesikaları.Türk Tarih Kurumu Basım Evi .1960-ANKARA Sayfa ,15,16,17 

3- Arşivimizde bulunan Berat

4-Burdur Şeriye Sicili14  No'lu Defteri  Sayfa 325  1-2-3   sayılı siciller
5-Böcüzade Süleyman ,Isparta Tarihi . İstanbul -1982.Sayfa 206

 

6-Başbakanlık Osmanlı Arşivi   AMD 28
7-Burdur Şeriye Sicili 1 Nolu Defter  sayfa 53
8-Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Pr.Dr. İsmail KARAÇAM’ dan alınan şifahi bilgi
9-Burdur Şeriye Sicili  5 Nolu Defter .Sayfa  45
10-Rıza ERDEM  ve bir heyet.Burdur 1928.Daktilo halınde yazılı.Sayfa: 68
11-M.Z.ORAL a.g.e
12-Süleyman DEMİRDAL,Bütünüyle Uluborlu.İstanbul-1968.Sayfa:274,275
13-Burdur Şeriye Sicil5 No'lu defter Sayfa :101-102